Tire’nin kültür tarihinden söz ederken, yüzyıllardır onun folklorunu zenginleştiren, yaşantısını biçimlendiren, çevresiyle ve devletle olan ilişkilerini etkileyen, sosyal ve ekonomik hayatına yön veren el sanatlarından bahsetmemek mümkün değildir.
Teknolojinin gelişmesi, yeni ham maddelerin bulunması ve ihtiyaç alanlarının daralması nedeniyle bugün artık eski parlaklığını yitirmiş olan Tire’deki el sanatları içinde urgancılığın, beledi dokumacılığının, nalıncılığın ve keçeciliğin ayrı bir yeri vardır.
Urgancılık
Tire’nin sembolü olup urgancılık deyince kenevirden üretilen kendir urgancılığı akla gelmektedir. Tarihi antik çağa kadar uzanan el urgancılığının Tire kültür tarihinde oldukça eskiye dayanan bir geçmişi vardır. Küçük Menderes ovasının verimli topraklarında yüzyıllar boyunca bölgenin en kaliteli kendiri yetiştirilmiş ve beyazlığı ve sağlamlığı ile tüm yurtta ün kazanmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethederken, Tire’li ustaların ördüğü urganla gemilerini karadan Haliç’e çektirdiği rivayet edilmektedir. Osmanlı Donanması’nın halatları da Tire’de dokunmaktaydı. Bu nedenle kent yüzyıllar boyu Kendir Vergisi’nden muaf tutulmuştur.
Osmanlı döneminde binden fazla olan çark sayısı, 1951 yılında Tire Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yayınlanan kitapta 600 çark olarak geçmekte iken günümüze 50 çark kalmıştır. Tire Müzesinde urgancı esnafının dokuduğu atlas üzerine işlenmiş ve üzerinde İmam-ı Gazali’nin adı yazılı klaptanlı Urgancılar Sancağı bulunmaktadır. Şu anda 50 kadar aile evlerinde urgancılıkla geçinmektedir.
Beledi Dokumacılığı
Osmanlıların erken dönemlerinde Tire’den Bursa’ya ulaşan dokuma sanatlarından biri de Beledi Dokuması’dır. Tire’nin Ekinhisarı ve Karacaali semtlerinde yoğunlaşan üretimin hammaddesi olan ipeğin elde edilmesi için vakıf dutluklar oluşturulmuştur. Araştırmalarda en eski Beledi dokumaları 16. yüzyılda Tire’de, daha sonra Bursa’da rastlanmıştır.Tezgah adedinin bir zamanlar 500 olduğu bazı kaynaklarda yer almaktadır. 1908 yılında 60 el tezgahına sahip olan Tire’de, 1930’da 38’e, l951’de 26’ya, günümüzde tek tezgaha düşmüştür. Bademye ve Süleymaniye adlı iki ayrı tezgahı vardır. Başlıca motifleri Bademli, Kutulu, Celepiş, Tireiş, Aynalı ve Yıldızlı’dır. Çift kat olan Beledi Dokumasının alt kısmı beyazdır. Üst kısımları beyaz, sarı, kırmızı, mavi ve lacivert renklerde olmaktadır. Tire Ticaret Odası 1996 Mayıs ayı içinde Tire Çıraklık Eğitimi Merkezine Beledi tezgahı alarak Tire’nin bu kültürünü yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla bağışta bulunmuştur. Beledi Dokuması Yorgan, minder ve pencere örtüsü olarak yüzlerce yıl kullanılmıştır.
Nalıncılık
Tire’de el sanatları içinde nalıncılığın farklı bir yeri vardır. Kadife üzerinde sim-sırma ile işlenmiş nalınların ilk defa Tire’de yapıldığı söylenmektedir. Nalın yapımında kavak ağacı kullanılması işçiliğini de kolaylaştırmıştır. İmal edilen nalınlar kına rengine boyandıktan sonra sim, sırma ve pullarla işlenir. Bu sanatın uzun yıllar yaşamasına nişan ve düğün hediyesi olarak genç kızlara bu nalınlardan hediye edilmesinin gelenek haline gelmesi neden olmuştur.
Keçecilik
Esnaf teşkilatı ve gelenekleri ile Tire’nin sosyal hayatında önemli izler bırakan keçecilik, yıllarca geniş bir halk kitlesinin geçim kaynağı olmuş ve Tire folklorüne renk katmıştır. Yoğun bir emek gerektiren bu el sanatı teknolojiye yenik düşmüş, unutulmaya ve kaybolmaya yüz tutmuştur.
Keçe hazırlanışı zor, kullanışı rahat ve sağlıklı bir el sanatı ürünüdür. Koyun ve kuzu yününden yapılır. Keçede daha çok kırmızı ve lacivert renk kullanılır.
Yorgancılık
Oldukça zengin motif çeşitlerine sahiptir. İlçemizde Yorgancılar Çarşısı olarak bilinen Uzunçarşı’ da 25 civarında işyeri ile varlığını sürdürmektedir. El sanatları içinde, kent içi ve dış pazarlardaki yeri nedeniyle önemli bir yere sahiptir.
Gerek teknolojinin gelişmesi, gerek yeni hammaddelerin bulunması ve buna bağlı olarak ihtiyaçların değişiklik göstermesi nedeni ile bugün artık eski parlaklığını yitiren ve ekonomik olmaktan çıkan el sanatlarımız için daha fazla zaman yitirilmeden yerel sanatlar atölyesi açılmalı ve yüzyıllar içinde olgunlaşarak, yerel tarihimize de ışık tutan bu sanatlar bizden sonraki kuşaklara aktarılmalıdır.